Başıboş köpekler nedeniyle sokaklar adeta yürünemeyecek hale geldi
Sokakları kabusa çeviren başıboş köpek sorununun çözümü için hükümet kanun tasarısı hazırlıyor. AK Parti Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu’nun hazırladığı kanun tasarısının bir an önce Meclis’ten geçmesi bekleniyor.
Evlatlarını kaybeden acılı anne-babalar, uzuvlarından olan, ağır yaralanan veya artık sokağa çıkmaktan korkan sokak köpeği mağdurları ve aynı durumun başına gelmesinden korkan vatandaşlar, bu sorunun kökten çözülmesini istiyor.
Öte yandansa, “hayvan hakları” bahanesiyle yasa tasarısına karşı çıkanlar, engel olmaya çalışıyor. Ancak bu protestoların, insan haklarını zedelediği ifade ediliyor.
Türkiye Gazetesi Yazarı Atilla Yayla, köşesinde bu konuya dikkati çekti. “Hak kavramının istismarı ve ‘hayvan hakları!'” başlıklı bir yazı kaleme alan Yayla, “Hak kavramının çok istismar edildiğini” vurguladı:
“İnsan haklarını ifade etmek için kullanılmakta olan hak kavramı ne yazık ki çok istismar edildi. Kavram, önce, insan hakları içinde genişletici yorumlara tabi tutuldu. İlk olarak insan haklarına dâhil olup olmadıkları tartışmalı olan iktisadî ve sosyal haklar kavramı ortaya çıktı. Zamanla üçüncü ve dördüncü kuşak haklardan bahsedilir oldu. Keza, kavram günlük hayatın akışı içinde de kullanıldı. Meselâ doğuştan gelen değil sözleşmeden doğan bir hak-talep olan işçi hakları da neredeyse insan hakları kavramının bir parçasıymış gibi güven ve kararlılık içinde kullanılmaya başladı.”
“Hak kavramının taşıdığı büyük ahlaki meşruiyetin, hak kavramının genişlemesini anlaşılır” kıldığını ifade eden Yayla, “Bazı kesimlerin yeni hak kategorileri öne sürdüğünü, ancak insan haklarına tamamen ters taleplerin bile hak olarak gösterilmek istendiğini” belirtti. Bu politikanın işe yaradığını da ekleyen Yayla, “Şimdi kavramda yeni bir gelişletme talebiyle karşı karşıya olduğumuzun” altını çizdi.
“BAZILARINCA HAYVANLAR İNSANLARDAN DAHA ÜSTÜN STATÜDE GÖRÜLÜYOR”
Yukarıdaki değerlendirmeyi yapan Yayla, yazısına şöyle devam etti:
“Hayvan hakları insan hakları gibi geniş anlamda değil dar anlamda kullanılıyor ve daha ziyade hayat hakkı ile ilişkilendiriliyor. Buna göre, dünya sadece insanlara ait değil, hayvanların da dünyada hakkı var. Nefes alan her canlı yaşama hakkına sahip. Daha da ilginci, bu bakımdan insanlarla hayvanlar eşit sayılıyor, hatta bazılarınca hayvanlar insanlardan daha üstün statüde görülüyor. İnsanların hayvanların hayat hakkına müdahale etmemesi isteniyor…
“HAYVANLAR DEĞİL SALDIRILAN İNSANLAR SUÇLANIYOR”
Konu elbette daha ziyade sokak köpekleri veya başıboş, sahipsiz köpekler etrafında tartışılıyor. Bu köpeklerin nerede isterlerse orada yaşamaya hak sahibi oldukları öne sürülüyor. Sokaklar sadece insanlara ait değildir, hayvanların da onlar üzerinde hakkı vardır deniyor. Sahipsiz köpeklerin zaman zaman insanlara verdiği zararlar -ciddi yaralanmalar hatta ölümler- görmezden geliniyor veya saldıran hayvanlar değil saldırılan insanlar suçlanıyor. Çocukların köpek saldırısına maruz kalması durumunda çocukların ebeveynleri suçlamayla karşılaşıyor. Köpeklerin sebepsiz yere hiç kimseye saldırmayacağı iddia ediliyor. Bazen, köpeklerden insan gibi bahsederek, “durup dururken kimse kimseye saldırmaz” şeklinde ifadeler kullanılıyor!
Bu çizgide olanlar arasında toplumun hemen çeşitli kesimlerinden insanlar var. Sekülerler, yani meseleye dinî açıdan bakmayanlar yanında dindarlar arasında da aynı kafada olanlar mevcut. Dindar olanlar sokak köpeklerinin de Allah’ın verdiği bir can taşıdığını ve bu canın hiç kimse tarafından ellerinden alınamayacağını söylüyor. Bunu yapmanın büyük bir günah teşkil edeceğini ve bir anlamda Allah’a karşı gelmek olacağını dile getiriyor.
Hükûmetin gelen taleplere ve baskılara dayanamayarak sokak köpekleri problemini çözeceğini ilan etmesi ve bu konuda yasal düzenleme yaptırmak için harekete geçmesi üzerine koyulaşan ve bir kör kavgasına dönüşme potansiyeli taşıyan bu meselede hakikatler için nereye bakmamız gerekir? Konuyu ele almada bize ne rehberlik etmeli? Hisler mi, heyecanlar mı, alışkanlıklar mı, ön yargılar mı, çıkarlar mı?”